Aklımda o kadar çok şey var ki yazmak istediğim artık konular ve düşünceler arapsaçı oldu beynimde.
Bir şeyden bahsederken bambaşka konuların aklıma gelmesinden çok sıkılıyorum bazen, hem kim bilir daha düz ve daha yüzeysel düşünsem daha mutlu bir insan olurum belki? Belki de maymun iştahı denilen şeydir ya da ayran gönüllülük kendimi anlamaya çalışırken bile kararsız kalmak çok şey anlatıyor aslında.
Hayatın çok ama çok adaletsiz olduğunu her gün iliklerime kadar hissetmek zorunda mıyım ben? Ya da daha net sorarsam neden sadece iyi olmak yetmez ki? Ne bileyim ben metroda yer veren/yol veren insanların azınlıkta değil çoğunlukta hatta
iktidarda olduğu bir ülkede neden yaşayamıyorum mesela? Elin adamı 20-30 euroya kıtanın diğer ucuna uçarken ben ülkemden çıkmak için harç veya çeşitli gerzek vergileri neden ödemek zorunda kalıyorum? Yurtdışı muhabbeti biraz taze bir muhabbet o yüzden örnekler o konudan geliyor sanırım aklıma. 23 yaşındayım,ama hala pasaportum yok - aslında bunu bile mesela bir Alman'a falan sölesem bir tarafıyla güler bana herhalde- sorun gülmesi değil tabi ki sorun olmayan pasaportumun çıkmasının bile 1000 lirayı bulma ihtimali aslında. Mükemmel seçimlerle genişleyen vizesiz ziyaret edebileceğimiz ülkeler havuzundaki bilmemne cumhuriyetine bile gitsem cebimden 2 asgari ücrete yakın bir para çıkacak bunun kadar saçma bir şey olabilir mi yahu?
Çok merak ediyorum, ölene dek New York'u, batmadan Venedik'i, ellerim titremeye başlamadan Porto şarabını yerinde içmeyi, Vatikan'ı görmeyi, Barcelona'da tapas, paella ve benzeri lezzetleri tadabilmeyi ya da bunların hepsini boşverin trenle Antep'e, Urfa'ya, Maraş'a, Ağrı'ya, Kars'a veya Trabzon'a gitmeyi başarabilecek miyim acaba?
Geçen gün çok ilginç bir şey öğrendim mesela; Gaziantep'e giden bir tren seferimiz yok imiş 1,5 yıldır, 20-22 aydır Pamukkale ekspresi de çalışmıyor yanlış bilmiyorsam geçen zamanı, olamayan Pamukkale seferlerinden ötürü Isparta'ya da trenle gidemiyorsunuz. Peki çalışan trenler nasıl diyecek olursanız. Boş vaktiniz varsa ki şaka yapmıyorum vaktinizin ya da gününüzün hakikaten boş olması lazım, Adapazarı- Haydarpaşa ekspresine beklerim sizi bir gün. En son geldiğimde 3 saatte geldim. Pardon da ben mi yanlış biliyorum, merak etmiyor değilim. Tren arkadaşım bu adı üstünde dümdüz raylarda zerre trafik olmayan konforlu olması gereken ve güvenli olması gereken bir araç değil midir normal şartlarda, adam gibi olan ülkelerde ya da her şeyin olması gibi gerektiği kadar olmasa da insanca olduğu ülkelerde?! Ya da bana filmlerde anlatılan tren hikayeleri hep mi masallardan ibaretti? Ben her trene binişimde - ki Adapazarı ekspresinden başka trene binemedim malesef o da ayrı bir konu olsun - yaz ise pişmek kış ise -bilin bakalım- yine pişmek zorunda mıyım? Ya kusura bakmayın ama yıl 2010 oldu arkadaşlar nano boyutta heykel yapıyor bazı insan evlatları öyle kumaşlar yapıyorlar ki kumaşın bir tarafı 2000 derece iken diğer tarafını çıplak elle tutabiliyorsunuz. Tren koltuklarında insanın vücut sıcaklığını katlamaktan başka bir boka yaramayan kadife denen lanet kumaşa hala neden tahammül ediyoruz biz? Ya da her şey tamam kadife mükemmel(!) yahu 1980lerde üretilen Mercedes arabalarda bile ilkel de olsa klima tesisatı vardı, neden hala trenin hızından -saatte maksimum 70 Km- dolayı hızlı gelen havayla serinlemeye çalışıyorum ben trende seyahat ederken? Misal normalde kompartımanlar güzeldir di mi? 4, 6 ya da 8 kişi rahat rahat oturup seyahat etmeniz için tasarlanmış kısımlardır maksat yabancıların gelmemesidir, maksat "bizbize" olmaktır ama yok o bile mümkün değil
ülkemde, yalnız binme hatasına düştüm 2 kere kompartımana ilkinde İzmit'te binen temmuzun sıcağında duş nedir bilmeyen öküzler tarafından istifra etmekten zor kurtulduğum bir yere dönüştü 6 kişilik kompartıman, ikincisinde ise Söğütlüçeşme'ye yaklaştıkça artan biletsiz ve şuursuz apaçiler tarafından bariz bir şekilde göz hapsine alındığım için normal kısma geçmek zorunda kaldım. Sizi bilmem ama ben Nişantaşı'nda oturmuyorum, Bayrampaşa'da basket oynamaya çalışırken tinercilerin ya da sokak serserilerinin ne demek olduğunu uygulamalı olarak bizzat öğrenmiş biriyim. Kaybedeceği hiç bir şeyi olmayan bir insan müsveddesinden korkarım ben bu kadar basit, çünkü onun aksine benim bir ailem ve sahip olduğum, kıymetini bildiğim güzellikler var. Bizim ülkemizde boş boş manzaraya bakan hem yollarla hem de internetle ilgilenen insanlar var ya?! Treni kaldırmaktan falan söz etmişlerdi bir ara. İşte böyle zamanlarda hayatımın resmen Truman Show'a dönüştüğünü hissediyorum. Biliyorum ki en fazla 6-7 yıl içinde bizim ülkemizde tren denen şey kaldırılcak ve insanlar otobüslerin minibüslerin ve kamyon kasalarının insafına bırakılacak.
Eğer Ocak ayında hayal ettiğim seyahati yapabilirsem size bu sayfalarda Roma ya da Barcelona trenlerini anlatmak istiyorum. Çünkü boş manzaralara "bakan"lardan ziyade ben tren pencerelerinden bakmayı çok seviyorum.
Sevgilerle...
Perşembe, Temmuz 29, 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder