Perşembe, Haziran 24, 2010

Gitmeyi severim en az varmayı sevmediğim kadar..

Birinden gitmek, bir şeyden gitmek veya bir yerden gitmek...Ama en acısı hayattan gitmek galiba. Hayattayken giderseniz birinden dönüş ihtimaliniz ne kadar imkansız gibi görünse de vardır aslında ya siz bu ihtimali görmek istemezsiniz ya da zor gelir görmek veya görmemek daha iyi gelir gururunuza! Peki ya hayattan giden birine dönmek, imkansızlıklar şehrine hoş geldiniz!
Sn. Dr. Türkan Saylan'ın hayatını anlatan birden fazla kitap varmış meğer. Biliyorum, benim gibi kitap aşığı için bu büyük bir bilgi ve kültür eksikliği ama bazen şansın da yardım etmesi gerekiyor bir şeyler öğrenebilmeniz için. O gün, başka bir kitap sipariş verirken gördüm "Tek ve Tek Başına" yı önce kapağı dikkatimi çekti sonra da başlığı. Şu an sadece 80 sayfa kaldı bitirmeme, en fazla bir buçuk saat yani...Ama bitiresim yok, o kadar güzel yazılmış o kadar harika bir kitap ki bitirdiğimde, okuduğumda ağladığımdan daha fazla ağlamaktan korkuyorum. Uzun yaşamına çok şey sığdırmış Türkan Hanım, hastalar mücadeleler ve sürekli bir daha iyisini isteme durumu. İlham veriyor açıkçası; kendinizi sorgulamanıza sebep oluyor, acaba ben hakediyor muyum rahat bir uykuyu onun haketmiş olduğu kadar? Size tavsiyem, alıp okumanızdır. Kütüphanenizde dursun, öyle bir zaman gelicek ki onu tekrar okumak istediğinizi anlayacaksınız.
Aklımda bir sürü şey var bu "gitmek" konusunda, bu yazı da bir anlamda girizgah olsun diye yazıldı buraya. Yarın kalktığımda direkt olarak buraya yazmaktansa kağıt üstünde bir kaç müsvedde hazırlayıp akşama ya da ne zaman hazır hissedersem buraya aktarmayı düşünüyorum.
Başlığın ilhamını müthiş İzmit körfezi manzarasına borçluyum.
Sevgiler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder